Friday, July 20, 2012

Akif Emre - Kutsal olan her şey örseleniyor


Kutsal olan her şey örseleniyor

Özgürlükler her zaman başka düzeyde köleliğe yol açar. 
Jean Baudrillard

Düşünmeyi bilmiyoruz. Düşünceyi polemiğe kurban ediyoruz. Keşke bencil duygularımızın, siyasal öfkelerimizin tutsağı olmadan en değerli bildiklerimizi öfke seline vermemeyi öğrenebilsek. Kutsal olanla profan olanı aynı terazide tartmaya kalkışmadan, ahlakı hazza feda etmeden... Özgürlüğün sınırlarını dinle çarpıtmadan düşünmeyi beceremeyen bir toplum haline geldik. Deneysel olanı inanç meselesi yapıp inancı bedensel tercih kefesine koyarak değerler sistemi kurmaya kalkışıyoruz.

Politik mühendisliği ahlak üzerinden kurgulayarak, kutsalı gerekçe gösterip aklı karıştıran, daha da nihilistleştiren bir siyasal söylem kasıp kavuruyor.

Bedenlerin üzerinde tepiniyor birileri... Ya gelip geçici hazzın kaçınılmaz sonuçlarıyla yüzleşmekten korkuyor ve adına özgürlük dedikleri beden siyasetini kutsuyor... yahut siyaset mühendisliğini kutsallık ambalajında sarmalayarak mahrem olanı örselercesine meydanlara sürüyor...

Karlı dağların arasında öldüren ateşin parçaladığı bedenler; siyasal dengelerin kurbanı edilir, iktidar tutkunluğunun sessizliğine gömüldüğünde alnı secdeye gelen milyonları neden buluşturmaz? Neden aynı kıblenin ikliminde kutsanan mazlumiyet mağrurluğa kurban edilir? Alçaltıcı, ayartıcı, ayırıcı ırkçılığın istismarın tarlasına terk edilir o bedenler... Yere yaprak gibi dökülen bedenler; bir yanda muktedir kibri diğer yanda mağdur kibri ile pörsütülüyor elbirlik.

Emaneti sahibinden alıp benlik dehlizlerinde sahte kutsallıklara boğuyor çağımızın insanı. Bedeni mutlaklaştırırken, emanetin sahibini aradan çıkarttığının bilincinde modern aklın rasyonelitesi. Ya modernliğin mutlaklaştırdığı aklın sınırlarına sığmayan, müteal olanla irtibatını kesmeyenlere ne oldu?

Özgürlük insan olmanın en büyük haysiyeti. İnsan mutlak özgürlüğü zaaflarının, nefsinin, arzularının zebunu olmaktan, zaaflarının zincirinden kurtulduğu oranda kazanır. Kulluk bu anlamda gerçek özgürlük bahşeder. Modern aklın mutlakçı kibrine karşın acziyetinin idraki, gerçek özgürlüğün kapısını açar. Dünyayı, tabiatı, kainatı alt eden, egemen olduğunu düşünen aklın putlaştırılmasına karşın aklın sınırlarını ihtar eden o tevazu, bedeni dizginlemesini de, gücünün sınırını da bilir ve kendinin esiri olmaktan kurtulur.

Emanet bilincini yitiren benlik, kişisel zaaflarının peşinde kendi bedeninin de mutlak hakimi olduğunu düşünür. Beden felsefesi Batı'nın aşamadığı, zaaflarının en çarpık biçimde ortaya serildiği alan. Bedenin mutlaklaştırılması, hazzın beden üzerindeki tahakkümüne yol açtı. Haz, mutlak varlık nedeni oldu adeta.

Müslüman aklın parçalanmışlığı bedenin anlamı üzerinde somutlaşıyor. Referanslarını yitiren Müslüman'ın söylemi, ödünç aldığı kavramlar üzerinden yeni bir "akide" inşa ediyor adeta... Başkalarının yanlışlarını, yeni yanlışların gerekçesi sayan bir akıl yürütmenin zihinleri muğlâklaştırdığı, vicdanı körelttiği bir ortamda doğru ile yanlış, samimiyetle ikiyüzlülük karışıyor.

Her şey örseleniyor...

Akletme melekemiz, modern aklın iğvasına kapılmış. Ruhlarımız hazlarımızın esiri. Kelimelerimiz gayet tıkız. Düşüncemiz yavan. Kavramlarımız başka iklimin rüzgarını taşıyor... Hakikatin ilhamını kurutan bir sam yeli esmiş gibi materyalizme kapı açan çıkarsamalar peşinde erbab-ı hakikat.

Kutsal olan örseleniyor... Kutsalın maddi tezahürünü de, anlamını da kutsî hakikat peşinde olma iddiasındaki hikmetsizlik örseliyor.

Bedeni ve aklı abartan, mutlaklaştıran insanla, insanı tanrılaştıran hümanizmin beden politikalarıyla, bedeni emanet olmaktan çıkarırken pörsümüş hazların insafına bırakan çığırtkan vicdan savunusuyla, köleleştirici bir özgürlükçülük tasarımıyla baş başa kalıyoruz.

Orta yere serilen manzara, kazıtılan bedenlerin en mahrem duygularını faş ederken ne aklın ne de "mutlak ölçü"nün haddine riayet etme kaygısı taşımaktadır.

Hikmeti, kaybettikten sonra kavrayabildiğimiz işte bu. Edep ya hu!

2 Haziran 2012
kaynak

No comments:

Post a Comment